EDİTÖRDENEditörden

:Bu ülkeye laiklik Sosyalist Cumhuriyet’le gelecek!

3 Mart 1924’te, Üç Devrim Yasası olarak bilinen; Hilafetin, Din İşleri ve Vakıflar Bakanlığı’nın kaldırılması ve Öğrenim Birliği Yasası’nın kabulüyle, laik Türkiye Cumhuriyeti’nin inşasında devrimci bir adım atıldığı hatırlatılan açıklamada, aradan geçen yüz yılın ardından bugün, Üç Devrim Yasası’ndan geriye pek bir şey kalmadığı vurgulandı.

AKP iktidarının Üç Devrim Yasası’nın yok edilme sürecin baş aktörü olduğuna, ancak tek suçlunun o olmadığına işaret edilen açıklamada, gücünü korumak ve emekçileri kontrol altına almak için her yolu mubah gören sermaye sınıfının, gericiliğin önünü açtığı ve tarikatları kullandığı belirtildi.

Türkiye’nin devrimcilerinin mücadeleden hiç vazgeçmediği kaydedilen açıklamada, “Yaşamın her alanını ele geçiren gericiliğe son verecek, tüm tarikat ve cemaatleri kapatacağız. Bu ülkeye laiklik, Sosyalist Cumhuriyet’le gelecek!” denildi.

‘Üç Devrim Yasası işlerliğine sosyalizmle kavuşacak’

“Laiklik Mecburiyettir! Üç Devrim Yasası işlerliğine sosyalizmle kavuşacak” başlıklı açıklamanın tamamı şöyle:

“3 Mart 1924’te, Üç Devrim Yasası olarak bilinen; Hilafetin, Din İşleri ve Vakıflar Bakanlığı’nın kaldırılması ve Öğrenim Birliği Yasası’nın kabulüyle, laik Türkiye Cumhuriyeti’nin inşasında devrimci bir adım atılmıştır. Cumhuriyet’in ilanıyla iktidarı kaybeden Osmanlı saltanatı meşruiyetini dayandırdığı hilafetten de böylece yoksun kalmıştı.

Bu yasalarla din ile devlet işleri birbirinden ayrılmış, tarikatların yerel örgütlenmesinin önüne geçmek üzere Diyanet İşleri Başkanlığı kurulmuş, medreseler kaldırılmış ve okullar, Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlanarak bilimsel, laik eğitimin temelleri atılmıştır.

Aradan geçen yüz yılın ardından bugün, Üç Devrim Yasası’ndan geriye pek bir şey kalmadı. Din, siyasetin ve devlet işlerinin egemenliğini çoktan ele geçirdi; Diyanet, toplumsal yaşamın her alanında varlık gösteren ve devasa kaynakların aktarıldığı bir kurum halini aldı. Tarikatlar gücüne güç katarak birer holdinge dönüştü ve devletin her kademesini ele geçirdi. Eğitim sistemi ise gerici saldırıların en büyük kurbanı olarak bilimsellik ve laiklikten koparıldı.

Osmanlıcılık sevdasına düşmüş olan AKP iktidarı bu sürecin baş aktörüydü ancak tek suçlunun o olmadığını biliyoruz. Gücünü korumak ve emekçileri kontrol altına almak için her yolu mubah gören açgözlü sermaye sınıfı, elbette gericiliğin önünü açacak ve tarikatları kullanacaktı. Memleket tarikat yuvasına dönerken, ikiyüzlülükten hiç çekinmeyerek Cumhuriyet’e sahip çıkarmış gibi görünen Türkiye sermaye sınıfının önde gelen unsurları, en büyük zenginliklerine AKP iktidarı döneminde eriştiler.

Tüm bu kirli oyunların altında ezilen; açlıkla, yoksullukla, işsizlikle boğuşmak zorunda kalan; iş cinayetlerinde yaşamını yitiren; gericiliğin kıskacında katledilen; eğitimden koparılan ya da en iyi ihtimalle niteliksiz devlet okullarına ve imam hatiplere mahkum bırakılan yine emekçi halkımız oldu.

Emekçiler onca zorluk içinde yaşam mücadelesi verirken gerekli örgütlülükten yoksunlar. Bunun bilinciyle saldırmaya devam eden sömürücülerinse unuttuğu bir şey var: Büyük kayıplarla bağımsızlık mücadelesi verebilmiş, saltanatı yıkarak aydınlık Cumhuriyet’i kurabilmiş olan bu halk, yaşadıklarını unutmadı. Ve bu ülkenin devrimcileri mücadeleden hiç vazgeçmedi!

Saray düşkünleri, tarikat şeyhleri, patronlar ve yardakçıları, size sesleniyoruz! Güzel yurdumuzu talan ettiğiniz yeter, daha fazlasına izin vermeyeceğiz. Kâr hırsınız uğruna bir işçi daha ölmeyecek. Çocuklarımız, gençlerimiz geleceksiz kalmayacak. Eşit, parasız, laik ve bilimsel eğitimi inşa edeceğiz. Yaşamın her alanını ele geçiren gericiliğe son verecek, tüm tarikat ve cemaatleri kapatacağız. Bu ülkeye laiklik, Sosyalist Cumhuriyet’le gelecek!”