EditördenEDİTÖRDEN

Hala tabelalara ihtiyacımız var.

(Özdinç Akdel)
İnsan evladı kendini bir yeryüzü varlığı olarak hissettiği andan itibaren, bulunduğu yer ve
gideceği yer arasında yer ve yön bulma işlevini görecek göstergeler kullanmaya başlamıştır.
Mağaradan günümüze hiç değişmeyen içgüdüsel ve varoluşsal bir davranıştır söz konusu.
Yontma taş devrinden medeniyetlerin doğuşuna kadar birçok evreden geçmiş işaret
biçimleri ve bugün bilgisayar çağında daha soyut ve ikonik bir safhaya taşındı. Sanal ortamda
hızlı algıyı tetikleyen yöntemler ortaya çıkarken fiziki ortamlarda yenilenen ama hiç
değişmeyen kurallar hala geçerli; hala tabelalara ihtiyacımız var. İnsanın önünde sadece bir
yol yok, aynı zamanda bir de yön var. Yol ilerlemenin fiziki alt yapısıysa, yol üzerlerine
konumlandırılan işaret levhaları da gideceğimiz yere göre yönümüzü belirler.
Turizme gelecek olursak; ülkenin kültürel mirası sayılacak olan yerlere ulaşabilme kolaylığı
açısından yeterli bir işaretleme ağına mutlaka ihtiyaç vardır. Bunu çağdaş grafik anlayışıyla
belirli bir renk ve motif ilişkisi içinde kurgulamak lazım. Gidilecek yerlerin isimleri ve onları
temsil eden ikonik grafiklerle düzenlenen işaretleme işlevi ülkemize gelen turistlerin gitmek
istediği yerlere daha kolay ve hızlı erişebilmelerini sağlayacaktır. Kuzey Kıbrıs’ın kültür
turizmine sunacağı oldukça zengin eski eser nitelikli yapıları vardır. Antik çağlardan Osmanlı
ve İngiliz dönemine kadar görülecek yerler üzerinde yaşadığımız adanın kuzeyinde her yerde
karşımıza çıkabilir.
Sadece yol göstergeleri değil haritalama konusunda da epeyce eksikliklerimiz var. Küçüklü
büyüklü, birinci ya da ikinci derecede önemli tarihi mekân ve binaların konumlarını
belirtecek -görsel açıdan etkileyici- turistik haritalara ihtiyaç vardır. Yol üstü tabelalarda
kullanılan ikonik grafiklerle eşleşecek şekilde haritalarda da aynı yer ikonlarının yer alması
yol sürmeyi kolaylaştıracaktır. Böyle bir kültürel harita sadece turistlerin değil aynı zamanda
tarihi mekânları ziyaret etmek isteyen yurttaşların ihtiyacını da karşılayacaktır.
Müzeler konusunda zaten anlamsız bir şekilde hala gereken yapılamıyor ama en azından var
olanın daha da görünür kılınmasını sağlayacak girişimlerde bulunmak o kadar da zor olmasa
gerek. Eski eserlerin bakımı ve restorasyonu konusunda da sınıfı geçecek bir durumumuz yok
maalesef. Söz konusu yerlerin turistik ziyarete açık olacak şekilde düzenlenmesi ve ulaşım
açısından yolların bağlantı ağının iyi kurgulanması Turizm Bakanlığı ve Ulaştırma bakanlığı
arasında yapılacak olan koordineli bir çalışmayla kotarılabilir. Önemli olan öncelikli
ihtiyaçların belirlenerek bir çalışma planının ortaya çıkması.
Çevre düzeni ülkemizin en önemli sorunlarından biri olarak karşımızda dururken kültürel
mirasımızın da atıl kalmaya mahkûm olması bir umursamazlık mı yoksa bir vizyonsuzluk
meselesi mi? Bilemedim…