KKTC’de Eğitim imkanları nasıl hızla değişiyor…
EĞİTİM MEKÂNLARI
(Özdinç Akdel)-
Bir orta eğitim eğitmeni olarak otuz yılımı devirdim; emekliliğe son adımlarımı atarken içinde
hayatımın önemli bir parçasını geçirdiğim okul mekânına bir başka gözle bakmaya başladım.
Konvansiyonel eğitim ortamından dijital eğitim ortamına doğru hızla aktarıldığımız bu
günlerde aklımda dolaşan sorulara yanıt aramaya başladım. Tuhaf bir duygu ama bir başka
neslin öğretmen modeli olarak yeni nesil öğrenciye ne kadar yeterli olabilirim(?) diye
kendimi sorgularken bir anda her şeye yabancılaştığımın farkına varıyorum. Şu yeni bilişim
ortamında karatahta ve tebeşirle bilgi ve deneyim aktarmak küçük ekran sihirbazı olmuş
öğrencileri ne kadar tatmin edebilir ki? Evet, önemli olan bilginin yetkinliği, ancak bilginin
dolaşıma girme biçimlerinde bunca yenilik varken orada takılıp kalmak yeni nesil öğrenciyi
eğitim ortamından soğutmaz mı?
Bu sadece eğitim ortamındaki kişiler arası iletişim açısından değil aynı zamanda eğitim
ortamlarının fiziki koşulları ve donanım biçimleri açısından da üzerinde düşünülmesi gereken
bir konu. Okul mimarisi nasıl olmalı? İşlevsel ve sosyal açıdan mekân konumlandırmaları
nasıl olmalı? Çağdaş gereksinimlere göre öğrenci ve öğretmene yönelik mekânlar yeniden
nasıl düzenlenmeli? Sadece eğitim açısından değil toplu bulunma ve sosyalleşme açısından
okul ortamı mimari açıdan nasıl tasarlanmalı? Bu sorulara yanıt bulmak benim mesleki
sınırlarımın ötesine gidiyor elbette, ancak emekliliğine adım atmış bir eğitmen olarak bundan
sonrasını düşünmekten de kendimi alamıyorum.
Okul mimarisi bildik bir nizama yönelik kurgulanmaya devam ederken çağdaş gereksinimlere
yanıt vermediği de ortada. Yönetsel mekânlar hiyerarşik bir düzene sahipken otoritenin
silsilesine göre şekil alıyorlar. Sınıflar yine eski hitap düzenine göre planlanıyor. Araç,
gereçler günümüz koşullarına uyum sağlayacak bir yeterlik arz etmiyor. Avlu her zaman
olduğu gibi bir içtima düzenine göre tasarlanıyor. Denetleyici otoritenin hissedilmesi eğitim
ortamının sağlıklı bir şekilde işleyişinden daha önemli oluyor. Zaman ve mekân ilişkisi
çağımızın ihtiyaçlarına göre düzenlenmiyor.
Dijital kütüphaneler, okul içi internet kafeler, spor salonları ve kültürel faaliyet mekânları
yeni bir eğitim felsefesinin doğrultusunda şekil almalı. Bilginin aktarılma yöntemleri ve
eğitim modelleri yeniden gözden geçirilmesi gerekirken mekânlar da buna göre tasarlanmalı.
Öğrenme çıktıları sadece sınavla değil düşünsel ve eleştirel becerileri de hesaba katarak
gözlemlenmeli. İnsani ilişkilerin etik yönlerini güçlendirecek, çevre duyarlığı ve sağlıklı
yaşamı özendirecek zihinsel alanlar açmalı. Eğitim topluma her açıdan sağlıklı bireyler
yetiştirme güdüsüyle yapılandırılmaz ve sadece sınanması gereken bir bilgi dağarcığı
oluşturmaya yönelik olursa, toplumun iyinin, güzelin ve yararlı olanın hissiyatından yoksun
bir karaktere bürünmesi kaçınılmazdır. Bilim bize yol gösterecektir, eğitim de zaten bilimin
önemini her alanda bize hatırlatan sosyal-kültürel bir yapının ta kendisi değil mi?