KKTC’de GENEL SEÇİMLERDEN BAKANLAR KURULU SEÇİMİNE
KKTC’de GENEL SEÇİMLERDEN BAKANLAR KURULU SEÇİMİNE
(Özdinç Akdel)-
KKTC’deki seçim yarışına katılan partiler için çalkantılı bir seçim dönemi geride kaldı. UBP (Ulusal
Birlik Partisi) amaçladığı gibi tek başına iktidar olamasa da güçlü bir iktidar lokomotifi olarak hükümet
etme olanağını elde etti. Şimdi hangi partilerle ittifak kuracağı üzerine olasılıklar tartışılıyor; ikili mi,
üçlü mü diye. Bir tecrübedir ki hükümet ortakları ne kadar az olursa o kadar daha hızlı kararlar
alınabiliyor. En büyük olasılık elbette ki UBP’yle, Faiz Sucuoğlunun başbakanlığında HP (Halkın Partisi)
ve DP (Demokrat Parti) koalisyonudur; ama tek olasılık değil. UBP’nin 24 milletvekili yanında 3
HP’den, 3 de DP’den 30 milletvekiliyle iş tamam gibi görünür. İyi de tamam gibi görünenin işlevselliği
ne kadar garantilidir. Meclis aritmetiği olarak daha etkin olabilir ancak işlevsellik açısından durum
biraz sıkıntılı.
HP ile bir koalisyon düşünülebilir
Biraz fikir egzersizi yapalım. Bir karar alınıp da milletvekillerinden değil de teknokratlardan oluşan bir
kabine kurulursa rahatlıkla sadece HP ile bir koalisyon düşünülebilir. Başbakan ve meclis başkanından
gayrı tüm bakanların teknokratlardan oluşmasıyla ikili hükümet 26 oyla tüm yasaları onaylama
işlevini yerine getirebilirler. Milletvekilleri ülkenin biriken sorunlarını -yasama odaklı- daha çevik bir
çalışma ortamında çözebilirler. Bekleyen onca yasanın yanında acilen yasama sürecine girmesi
gereken meseleler de vardır. Böylelikle milletvekilleri bir bakanlık beklentisi olmadan gerçek anlamda
asli görevlerine odaklanırlar. Öyle görülüyor ki DP’nin bakanlık yapma iştahıyla koalisyona asılması
öncelikli olarak ülke sorunlarına yönelmenin önüne geçiyor. Üstelik DP’den seçilen milletvekillerinin
de siyasete atılma şekillerinde bir sorun gören HP’nin sakıncaları da bilinirken. DP eğer KKTC’nin
varlığına önem veren bir partiyse hükümeti dışarıdan da destekleyebilir, bu da partinin iyi niyetini
ortaya koyacak olan bir davranış olur. Bir başka konu da mecliste güçlü ve tek bir muhalif kanadın
oluştuğudur. Sol siyaseti temsil eden CTP (Cumhuriyetçi Türk Partisi) “Sert muhalefet” sözüyle
gardını alırken iyi bir hükümet stratejisiyle böyle bir karşılığı geçersiz ve etkisiz kılmak da yine iktidara
düşer.
Klientalizm üzerine kurulu bir siyasi ahlak
Teknokratlardan oluşan bir bakanlar kurulu elbette ki liyakate, uzmanlığa ve görev ahlakına karşılık
verecek isimlerden oluşması kaçınılmazdır. Siyaseti ve devlet kurumlarının tepesinde bulunan
hükümeti daha etkin bir organa dönüştürmenin başka yolu yok gibi. Milletvekillerinin alan
yetkinlikleri ön planda tutulmadan sırf bölgelerinde gördükleri ilgiden dolayı bakan yapılmaları bir
siyasi ödülden başka bir şey değildir. Önemli olan halkın isteklerini ve devlet yönetmenin gereklerini
karşılayacak bir yönetim kadrosunu oluşturmaktır. Klientalizm üzerine kurulu bir siyasi ahlakın artık
bu ülkede nasıl geçersizleştiğini anlamak ve zamanın gerektirdiği şekilde davranmak bir vazifedir.
Hükümeti kuracak olan Başbakanın bu gerçeklikten yola çıkarak daha rasyonel kararlarla ülkenin
önünü açması yeni bir siyaset anlayışının da önünü açacaktır. Milletvekili adayı olan kişi bilecek ki
kazandığı takdirde asli görevi milletin vekili olarak görevini yerine getirmek olacaktır-olmalıdır.
KKTC’nin ekonomik desteğini fazlasıyla üstlenen ve devletin varlığını halkına yaraşır bir şekilde
korunmasını isteyen Türkiye için de böyle bir siyasi irade mutlaka olumlu karşılanacaktır. Önemli olan
hükümet yapmanın bilimsellikten ve mesleki yetkinlikten nasibini alması ve devlet kurumlarının
çözüm odaklı faaliyetlerini daha isabetli yürütmesidir. Elbette ki böyle bir gözlemi ve önermeyi
yaparken toplum içinden yükselen seslerin de sözcüsü olmayı göz ardı etmedim. Toplum da artık
sorun çözen, geleceği planlayabilen, yetkin ve bilinçli bir siyasi erki karşısında görmeyi çok istiyor.
Seçimlere yönelik ortaya çıkan ilgisizliğin ve sandıktan soğumanın altında yatan en derin neden de
budur.