Medya okuryazarlığı kabiliyeti…
DİJİTAL MEDYA VE EĞİTİM
Özdinç Akdel
Eğitim yöntemleri ve araçları açısından öyle bir geçiş dönemindeyiz ki yeni nesil öğrenci profili ile
eski nesil eğitimci arasında epeyce bir niteliksel fark ortaya çıkmıştır. Bilgi teknolojisinin, epeyce
hızlı gelişen dijital medya ortamında bir başka algılayıcı modelini talep ettiğini görebiliyoruz. Bilginin
niteliği ve kapsamı ne olursa olsun artık yetkin bir medya okuryazarlığı söz konusu değilse zamanın
dışında kalma gibi bir olguyla yüz yüze gelmek kaçınılmazdır.
İletişim dediğimiz karşılıklı anlaşılır olma mekanizması, içinde birçok katmanı oluşturur. İletişim
kavramı toplumsal yaşamın her alanında ve her aşamasında karşımıza çıkıyor. İletişim, toplumsal
yaşam ortamında bulunan insanların birbirleri ile olan ilişki ve etkileşiminde önemli bir rol oynarken
iletişim teknolojisine yabancı kalmak artık bir tür sosyolojik dışta kalma nedenine dönüşebiliyor. Bir
zamanlar kişi kendini yaşadığı toplumun bir üyesi olduğunu hissedebilmesi için fiziki olarak toplu
bulunma ortamlarında kendini göstermesi gerekirdi şimdi ise dijital ortamlarda duygu ve
düşüncelerini çevresi ile paylaşımı, iletişimi gerektirmektedir. Toplumsal yaşamın düzenlenmesinde
ve oluşmasında önemli bir işlev gören iletişim epeycedir bambaşka boyutlara taşınmıştır; o da, dijital
ortamdır.
Sözünü ettiğimiz bu radikal değişiklerden elbette ki eğitim de nasibini alacaktı. Özellikle Covid-19
pandemisiyle gündeme gelen çevrimiçi eğitimin eğitimci ve öğrenci arasında bir başka iletişim
platformunu gündeme getirmesi medya okuryazarlığı kabiliyetinin ne kadar önemli olduğunu bir kez
daha bizlere hatırlattı. Bilgi teknolojisiyle ilgili her türlü yenilik medya okuryazarlığı kapsamında
sürekli takip edilmeli ve pratik kazanımlardan geri kalınmamalı. İşte bu gereksinimlerden yola çıkarak
okullarda medya okuryazarlığı derslerinin daha yoğun bir şekilde devreye girmesi gündeme
gelmelidir.
Eğitim, medya, kişilerarası iletişim, mesleki düzlemdeki program uygulayıcılığı, tüm bunları
kapsayacak bir medya okuryazarlığı ders programı öğrenciyi hayata atılma safhasında daha hazırlıklı
kılacaktır. Mesleki yaşamda, kitle iletişim araçlarını takipte ve bürokratik işlemlerde dijital ortam
yetkin bellek ve işlev açısından yaşamımızın bir parçası hatta omurgası haline gelmiştir. Eğitimbilim
bu süreçten elbette ki kendini soyutlayamaz.
Ancak pandemi nedeniyle çevrimiçi eğitimde bir başka boyut daha ortaya çıkmıştır; o da okulun
sosyolojik ölçekte bir toplu bulunma ortamı olduğundan öğrencilerin uzun zaman yalnızlaşarak
“öğrenme” durumunda kalması bilgiyi nedensiz kılan bir duygu hali yaratmıştır. Toplu bulunma
ortamları, kişilerin iletişim kurma ve duygu aktarma içgüdülerini daha insani boyutlarda
deneyimleyebilmeleri açısından çok önemlidir. Eğitim sadece bilgi aktarma işlevini yerine getiren bir
uygulama alanı değil, aynı zamanda sevgiyi, şefkati, dayanışmayı, karşılıklı anlayışı ve hoşgörüyü de
öğreten, topluma sağlıklı bireyler yetiştiren kurumsal bir yapıdır da. Öğretmen sadece bilgi aktaran bir
aracı değil toplumsal kuralların doğru işleyişinde model olacak olan bir bireydir de. Öğrenciyle
sorunlarını paylaşan, ona öğüt veren öğrencinin aile ve toplum arasındaki manevi köprüsüdür de.
Okul birlikte sevinmenin, birlikte üzülmenin ve birlikte zorlukların üstesinden gelmenin sosyal bir
sahasıdır.
Demek ki yeni eğitim düzeninin iki gerçekliği de göz önünde tutarak yeni açılımlara olanak sağlaması
kaçınılmazdır. Hem okulun sosyolojik, etik ve davranışsal açıdan bir toplu bulunma ortamı olarak
değerlendirilmesi hem de hızlı gelişen dijital platfomlarda daha yetkin olan bireylerin yetiştirilmesi
için gerekli eğitim programlarının hazırlanması sanırım çağımızın en acil sorunudur.