Şimdi Nasıl Çıkarım Bu İşin İçinden…
Mustafa Gözcü’nün hayatı kitap oldu
(Ahmet Coşkunaydın)-
Almanya’ya giden ilk gurbetçilerden olan Mustafa Gözcü’nün hayatı belgeselin ardından kaleme de alındı. “Şimdi Nasıl Çıkarım Bu İşin İçinden?” ismini taşıyan kitabı, “Dağa Taşa İz Bırakan Adam, Mustafa Gözcü” belgeselini de yapan Esra Alkan yazdı
Onlar ne Almanya’da ne de kendi ülkelerinde sevildiler! Almanlar ikinci sınıf vatandaş muamelesi yaptı, Türkiye’de de “Alamancı” olarak adlandırıldılar. Bu yıl Türkler’in ikinci vatan olarak sığındıkları Almanya’ya ilk gidişlerinin 60’ıncı yılı nedeniyle bir dizi etkinlikler yapılıyor. Çalışmak için Almanya’ya giden ilk isimlerden biri de Mustafa Gözcü.
Mustafa Gözcü, Almanya’da bir işçi olmayı değil, toplumunun sesi olmayı tercih eden bir isim. O aynı zamanda Almanya’da çalışan Türkler’e yapılan kötü muameleden sonra buna tepki gösteren ve şahit olduğu bu uygulamaya son verilmesini sağlayan kişi. Haksızlığa karşı ilk çıkışının ardından hayatının kalan kısmında da hep haksızlığa karşı duran bir isim.
Tek bir kelime Almanca bilmemesine rağmen tamamen kendi iradesi ile kısa zamanda Almanca’yı öğrenen Gözcü, oradaki Türkler’i Alman resmi makamları karşısında da savunan bir isim aynı zamanda. Kendi toplumu için yaptığı daha nice işler var Almanya’da ve Türkiye’de.
Belgeselin ardından kitap geldi…
Mustafa Gözcü’nün yaptıklarını daha önce bir belgesel haline getiren yazar Esra Alkan, bu kez de Mustafa Gözcü ile yaptığı söyleşiyi kitaplaştırarak bu belgeseli de kaleme almış oldu.
İşte Esra Alkan’ın kaleminden “Şimdi Nasıl Çıkarım Bu İşin İçinden?” ismini taşıyan kitabın hikayesi:
“Bu kitap, yaşanmışlardan yola çıkarak dünü – bugünü anlama/ anlatma çabasıdır. Hepimizin yaşama katacağı bir şey mutlaka var.
Her sohbet bir kapı açtı ve o kapılardan geçen beni, hep yılmayan pes etmeyen bir kimlik karşıladı.
Mustafa Gözcü’yü yıllardır bilirdim, değerli arkadaşım Mehmet Gözcü’nün ele avuca sığmaz babası olarak…
Masaya oturup yazmaya başladığımda bin soru geçiyordu aklımdan… Masa başı dediysem lafın gelişi. Aylarca peşine düştüm anıların.
Arada yaptığımız Gözcü belgeseli elbet pek çok kapı aralamıştı ancak kitabını yazmak bambaşka.
Ve karşıma pes etmez bir adam çıktı!
Mustafa Gözcü’nün hayatına tanıklık ediyoruz bu kitapla hep birlikte.
Kilit noktalarını vurguladık evet. İki yaşında Dersim sürgününü yaşayan ailesiyle batıya, Balıkesir Karaağaç’a gelir. Orada dışlanmalar ve baştacı edilmelerle şekillenen kişiliği, 1947’de döndükleri kendi topraklarına artık sığamaz oluyor ve her fırsatta kaçmayı düşleyen çocuk, 1960’larda Almanya’ya işçi olarak giden ilklerden olmayı, ailenin yasaklarına rağmen başarıyor. İşçi kalmak değil, Avrupa’nın kültürünü kendine katarak var olmaya başlayan Mustafa Gözcü, Stuttgart’ta parti kurmaya kadar vardırıyor işi. Dilini öğrendiği vatan Almanya, ona hiç de acı vatan olmuyor ve çocuklarını da yanına alan Gözcü, oradaki Türklere, tercümanlık dahi yapıyor. Doğduğu köy, Ahpasor’a (Sağlıca) Sağlık Ocağı ve Kültür Evi yaptırmak, Alman hastanelerinde kullanılmayan ama Türkiye için yeni teknoloji sayılan pek çok tıbbı cihazları ülkesine bedelsiz getirmek de cabası…
Küçük bir çocuk, dünyayla başedecek gücü nereden buluyor? Ona güç veren ne / kimler? Neden kendi ailesine ve okuyucuya anlatmak zorunda hissediyor?
Sorular gidip gelirken geçmişle hesaplaşmanın öneminin bilincine, bir kez daha varıyoruz… Kalemim, anıları işledi bir bir. Hayal çalışıp sonuca nasıl ulaştığının sırrı çözülüyor satırlarda. İyi okumalar…