Tiyatro SergiTİYATRO-SERGİ

Usta ile sanat üzerine söyleşi…

TAMER LEVENT’LE SANAT ÜZERİNE BİR SÖYLEŞİ

Tamer Levent, Türk Tiyatrosu’nun önde gelen duayen isimlerinden biridir. Tiyatro ve TV oyuncusu, yönetmen, sanat yönetmeni ve yazar olarak Tiyatro sanatına devrim niteliğinde katkılarda bulundu. Devlet Tiyatroları’nda önce oyuncu daha sonra yönetmen ve Devlet Tiyatroları’nda atama değil seçimle gelen ilk Genel Müdür olarak görev yaptı.

Yönettiği oyunlarla RusyaKanadaGüney Koreİran ve Kuzey Kıbrıs‘ta festivallere davet edildi. Devlet Tiyatroları Opera ve Balesi Çalışanları Vakfı TOBAV ile Tiyatro Oyuncuları Meslek Birliği TOMEB kurucusu ve ilk genel başkanıdır.

Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesinde, Eskişehir Anadolu Üniversitesinde, New York Üniversitesi Tiyatro Bölümünde, Berlin Yüksek Sanat Okulu Tiyatro Bölümünde; İngiltere Yorkshire Bretton Hall College’de ve Warwick Üniversitesinde “Yaratıcı Oyunculuk” dersleri verdi. Belçika, Lüksemburg ve Macaristan’da Avrupa Parlamentosu’yla birlikte düzenlenen tiyatro buluşmalarının prensiplerinin oluşturulduğu komitelerde ve organizasyonlarda bulundu, seri atölye çalışmaları yönetti. Fransa ve Tunus’ta uzun süreli atölye çalışmaları yaparak sonuçlarını birer gösteri hâline dönüştüren Tamer Levent, radyo ve televizyonlarda da dizi programlar, drama çalışmaları gerçekleştirdi.

“Sanata Evet” hareketinin kurucu ve öncülerinden olan sanatçı bu misyonu yalnızca yurt içinde değil global platformda sürdürmektedir.

Şimdi biz sorduk o yanıtladı;

N.S- Sayın Tamer Levent çok bilinen, klişeleşmiş bir soruyla başlamak istiyorum. “Sizce sanat nedir, ne değildir?”

T.L.- İnsanlık yanlış bilgilenmeleri ezberliyor. Sonra da zaten yanlış olan ama doğru zannettikleri ile yetiniyor. Yaşamın değişimi, içinde bulunduğumuz zaman diliminin diğerlerinden farkı; ya da bu zaman dilimine gelinceye kadar kat edilen yolların önemi, onun düşünce geliştirmesinde etkili olmalı. Süreçler olgunlaşınca ürüne dönüşür. Ancak, bu olgunlaşmanın farkında olunması gereken bütünün ismi “sanat” dır. Sanat ne yaptığını nasıl yaptığını bilmeden bir şey icat etmek demek değildir.

N.S.- Bizim toplumumuzun sanat anlayışı istenilen düzeyde mi sizce?

T.L.– Doğu toplumları, mucizelere inanmak konusunda geçmişe sadık kalmak  adına mı muhazafakarlığını koruyor, yoksa beyinleri ve onun sanat özellikleri,  bastırıldığı ve gelişmesi engellendiği için mi  gösterdiği gelişmeleri yorumlayamıyor. Süreçleri değerlendirmeyi önemsemeden, ürüne odaklanıyor. Yaşama sanatının gelişim ve değişimini analiz etmiyor.

N.S.- Sanatı yalnızca belli dallarda yapılan çalışmalarla sınırlayabilir miyiz?

T.L.- İnsanların sanat düşüncesinin kapsadığı değerler olarak sadece resim, tiyatro, mimarlık, edebiyat, dans, müzikten ibaret bir sonuç çıkarıyor. Buna da güzel sanatlar ve gösteri sanatları deniyor. Daha sonra bunlara sinema, fotoğraf ve spor ekleniyor.  Ancak “sanat” kelimesi “sanatlar” olarak anlaşılırken, bu sanatlar kategorisine girmeyen konular için de kullanılabiliyor. Konuşma sanatı, askerlik sanatı, yemek pişirme sanatı, kent planlaması sanatı, eğitim sanatı, tasarım sanatı, düşünme sanatı, siyaset sanatı, sevme sanatı vb…

N.S.- Bu durumda sanat sözcüğü, meslek ismi imi, yoksa mesleğin iyi, güzel, doğru kavramları ile tartılmasına neden olan ölçme ve değerlendirme tanımı mı ?

T.L.-Rönesans geçiren ve sanat felsefesi ile yeniden doğuş gerçekleştiren toplumlar, gelişen yaşam koşullarına göre toplumsal yaşamı güncellemeyi de sanat olarak gördüler. Gelişen çağlarda, Antik Yunan da gündeme gelen demokrasi kavramı, yaşama sanatı anlayışı ile gelişti, Antik Yunanda başlayan görüşler güncellendi. İçinde bulunduğumuz çağda, her bireyin demokrat kişiliği ile gelişebilmesi için eğitim sistemleri geliştirilmesi gerekiyor. Ancak demokrat kişilik sözü de çağa uygun  yaşam sanatçısı olarak güncellenebilir. Bu amaçlar doğrultusunda programlanacak eğitim ve öğretim programlarının sanat olarak gerçekleştirilmesi gerekir.

N.S.- Son yıllarda “sanata evet” diye bir kavram yerleşti dilimize. Sizce bu kavram doğru şekilde kullanılıyor mu?

T.L.- “Sanata evet” söylemi transdisipliner bir kavram olarak anlaşılmalı ve her insanın yaşam sanatçısı olması özendirilmesi hedeflenmelidir. Bu vizyon ile tüm insanların kendi kapasitelerini ölçebilecek bir farkındalık eğitiminden geçmeleri planlanmalıdır. Bence sanata evet başlığı altında özgün bir söyleşi yapmalıyız. Bu konu birkaç cümle ile özetlenemez.