YENİ FIRSATLAR VE ESKİ RİSKLERLE DÜNYA “YENİDEN AÇILIŞ”A HAZIRLANIYOR
Euler Hermes’in her çeyrekte güncellediği yeni Makroekonomik Görünüm Raporu’na
göre dünya, Covid-19 krizinin etkilerinden yavaş yavaş sıyrılarak ekonomilerde yeni
bir açılışa hazırlanıyor.
Raporda, küresel GSYH büyüme tahmini yüzde 5,5 olarak verilirken, küresel ticaretin
hacim olarak yüzde 7,7, nominal olarak da yüzde 15,9 büyümesi öngörülüyor.
15 Haziran 2021, İstanbul – Dünyanın önde gelen alacak sigortası şirketi Euler Hermes, her
çeyrekte güncellenen Makroekonomik Görünüm Raporu’nu yayınlandı. Rapora göre dünya,
Covid-19 krizinin etkilerinden yavaş yavaş sıyrılarak ekonomilerde yeni bir açılışa
hazırlanırken, toparlanma çok yönlü olacak.
Raporda 2021 ve 2022'de küresel büyümeyi yönlendirecek ve kısıtlayacak faktörler şu
şekilde sıralanıyor:
Aşılama kampanyaları ekonomilerin yeniden açılışını şekillendirecek
Gelişmiş ekonomiler, bağışıklığı artırma kampanyalarında başarılı olsa da aşı olma
konusunda yaşanan tereddütler ve ikinci nesil aşılar baş ağrıtan öncelikli konular olarak
ağırlıklarını korumaya devam ediyor. Tüm engellere rağmen aşılama kampanyalarına devam
etmek, ekonomilerin yeniden açılışının sürdürülebilir olması için çok önemli olacak. Asya'da
ve gelişmekte olan ülkelerde yetersiz aşılama, büyüme oranlarında farklılaşmalara neden
olabilecek. Yeni vakalardaki artışlar önceki dalgalardan daha ılımlı olsa da bu artışlarla başa
çıkmak için hükümetler, muhtemelen geçici süreli karantina önlemlerine devam edecek.
ABD, büyüme yarışında açık ara başı çekecek
2021 yılında küresel GSYH’nin yüzde 5,5 büyümesi ve ABD’nin büyüme yarışında açık ara
başı çekmesi bekleniyor. ABD, 2022 yılının ilk çeyreğinde kriz öncesi büyüme rakamlarını
yakalayacak ve Covid-19 öncesi büyüme rakamlarını aşacak tek ülke ABD olacak. ABD’yle
karşılaştırıldığında Avrupa’nın kriz öncesi büyüme rakamlarına ulaşması fazladan 1 yıl
alacak. Avrupa’nın kriz öncesi büyüme trendine geri dönmesi ise fazladan 4 yıl alacak.
Küresel ticaret 2021'de güçlü bir şekilde toparlanmaya hazırlanıyor. Ancak darboğazlar kısa
vadeli engeller yaratacak. Küresel ticaretin hacim olarak yüzde 7,7, nominal olarak da yüzde
15,9 büyümesi öngörülüyor. Bunda, olumlu baz etkileri, yılın ilk aylarında beklenenden daha
güçlü bir ivme yakalanması ve Asya-Pasifik'ten güçlü ihracatın yanı sıra ABD, Avrupa ve
Çin'deki güçlü ithalat beklentileri etkili olacak.
Sanayi, rotayı yeşile çevirecek
Daha temiz bir büyüme modeline geçiş, gerçek bir yeni sanayi politikasının tanımlanmasını
gerektirecek. Bu politika kapsamında, yeni mali kaynaklar yaratılması, geçiş sürecinin teşvik
edilmesi, yerli üreticilerin korunması ve altyapı yatırımları yapılması ihtiyacı olacak. 2021-
2050 döneminde, net sıfır emisyon dönüşümünü sağlamak için yıllık enerji sektörü
yatırımlarının küresel GSYH'nin yaklaşık yüzde 1'i kadar artması gerekiyor. 1,3 trilyon dolar
ile yenilenebilir elektriğe yapılan yatırımın, şimdiye kadar fosil yakıt tedariğine harcanan en
yüksek seviyeyi (2014 yılındaki 1,2 trilyon dolar seviyesi) aşması gerekecek.
Büyük altyapı projeleri, talebi desteklemenin yanı sıra, yenilikleri ve devlet desteklerini daha
temiz enerji modellerine yönlendirerek ve dijitalleşmeyi teşvik ederek ülkeler arasında
benzerlik gösteren yeni sanayi politikaları oluşmasını sağlayacak. Bu projeler, sadece
çevreye duyarlılığın yüksek düzeyde sürmesini garanti altına almakla kalmayacak aynı
zamanda vergi politikası açısından küresel düzeyde daha fazla koordinasyonla
sonuçlanacak.
Tüketim, toparlanmaya öncülük edecek
Baskılanan tüketim, artan harcamalarla kendini göstermeye başladı. Ancak Avrupa’da 500
milyar euro ve ABD’de 1 trilyon dolar kadar elde tutulan tasarruf bulunuyor. Tüketim
toparlanmaya öncülük edecek. Bastırılmış tüketimin, 2021'de ABD ve İngiltere'de GSYH'nin
yüzde 3'ü ve çoğu Avrupa ülkesinde GSYH’nin yaklaşık yüzde 1,5’i kadar olacağını tahmin
ediliyor. Ancak, ihtiyati nedenlerle biriktirme davranışları devam edecek ve bu da ileriye
yönelik politika kararlarını zorlaştıran bir faktör olacak.
Maliyet enflasyonu 2021'in sonuna kadar beş yılın en yüksek seviyesinde
Hammadde, işçi ve nakliye kapasitesi gibi arz taraflı darboğazlar, maliyet enflasyonunu
muhtemelen 2021'in sonuna kadar beş yılın en yüksek seviyesinde tutacak. Şirketlerin
fiyatlama gücü özellikle de Avrupa’da sınırlı kalmaya devam ediyor. İstihdam açığı (Euro
Bölgesi'nde 4 milyon iş ve ABD'de 7 milyondan fazla iş) ücretler üzerinde baskı yarattığı için
hanehalkının satın alma gücü de baskı altında kalıyor. Ancak, paranın dolaşım hızı rekor
düzeyde düşük olduğu için parasal enflasyon öngörülmüyor.
Genişleyici maliye ve para politikaları arasındaki pazarlık devam edecek
Norveç, Yeni Zelanda ve Eylül 2022'ye kadar İngiltere gibi istisnalar hariç, merkez
bankalarının 2023 yılından önce faiz oranlarında artışa gitmemeleri bekleniyor. 2020 yılında
toplam küresel borç 24 trilyon dolardan fazla arttı. Bunun yarısı kamu borcu ve diğer yarısı
da özel sektör borçları. Gelişmekte olan ülkeler, piyasa beklentilerindeki ani değişimlere karşı
çok daha hassas. Bu da söz konusu ülkelerin para birimlerinin değerlerinde veya borçlarında
ani değişimler olabileceği anlamına geliyor.
Avrupa için olası siyasi yol ayrımı ufukta görünüyor
Buna karşılık 2012 krizi 2022 yılında tekrar edilmeyecek. Euro Bölgesi'nde Yeni Nesil AB
fonu ve AMB toparlanmayı destekleyecek ve finansal stresi önlemeye çalışacak. Ancak
Almanya-Fransa seçimlerinin politika sürprizleri yaratma olasılığı bulunuyor. Ülkeler arası
farklılıklar ve İtalya’nın durumu, takip edilmesi gerekenler olarak ortaya çıkıyor.
Kredi riskleri kontrol altında
İflas bulmacası devam ediyor. Şirket borçlarının yeni zirvelere yükselmesi ancak
bilançolardaki nakdin de artması ve şirketlere 2022 yılında da likidite desteğinin devam
edecek olması bu durumu tetikliyor. Avrupa’da finans dışı sektörlerdeki şirketlerin borçlarının
sürdürülebilirliği için marjlarını ortalama yüzde 1,5 puan artırması gerekiyor.
Politik riskler, bir tür ABD paternalizmi ve çok taraflılık taktiği ile devam ediyor
ABD, iklim değişikliği ve vergi politikalarına yönelik yeni bir küresel ve çok taraflı girişimler
dalgası başlattı. Ancak, uluslararası katılımın canlanacağı bu girişimler, seçici olmayan bir
“çok-taraflılık” anlamına gelmek zorunda değil. Zira, 2021 yılında ticari korumacı önlemler
halihazırda uygulanıyor. Bu bakımdan en aktif ülke ABD ve net olarak en çok hedef alınan
ülkeler de Çin ve Almanya. Asya-Pasifik bölgesi, serbest ticaret anlaşmalarının genişlemesi
ve uygulanmasında biraz hızlanabilir ama Covid-19 kriziyle kötüleşen jeopolitik gerilimler
bölgede hâlâ aktif.
Piyasalar risk almaya meyilli tutumlarını sürdürüyor
Bununla birlikte içsel finansal istikrarsızlıklar, dikkat edilmesi gereken durumlar. Çoğu yatırım
aracı, “büyük yeniden açılışın” önünden koşuyor ve politika desteği de beklenenden çok
daha güçlü. Ancak, yukarı yönlü gidişat sınırlıyken artan dengesizlikler aşağı yönlü riskleri
artırıyor.